top of page
Ara
  • Yazarın fotoğrafıEngelli Hayvanlar

3 Haziran 1910-14 Ocak 2022 - Köpek katliamları cephesinde değişen bir şey yok

"Dünya, kötülük yapanlar yüzünden değil, seyirci kalıp hiçbir şey yapmayanlar yüzünden tehlikeli bir yerdir" demiş A. Einstein.


Yukarıdaki sözün doğruluğunu kendi adıma #14Ocak sürecinde iliklerimi kadar hissettim, yaşadım. Kötülüğe, zulme karşı belki elimizden o an somut bir şeyler gelmeyebilir ama zulmü duyurmak, elinden bir şey gelebilecek kişilere ulaşabilmek için ses çıkarmak, her zaman elimizdedir. Susmak ya da kötülük, zulüm karşısında tavrımızı almak her zaman HER ZAMAN bizim elimizdedir, bizim tercihimizdir.


Türkiye tarihi hayvan katliamları ile dolu. 3 Haziran 1910 yılında 80 binden fazla köpeğin açlıktan birbirlerini yiyerek ölümüne sebep olan "Hayırsız Ada Katliamı", tüm dünyada tanıklıklarla bilinen, anlatılan bir utançtır. 110 yıl içinde yaşama dair, hayvana dair bir adım yol alamadık; aksine #14Ocak'ta Hayırsız Ada'yı misliyle katlayan yeni bir katliama ev sahipliği yaptık, yapıyoruz ülkece.


Türkiye'de hayvan hakları hiç yoktu, olmadı. Kimse çöp kadar değer vermedi sokağındaki hayvana. Bugün barınakların durumu o halde ki, ölü köpek verilmez barınaklara, belediyelere. Kötü olan dürüsttür aslında, kendini belli eder. Baştan açıktır. Dolayısıyla ne olacağını, olmayacağını bilirsiniz. Kötüden de kötü olan, kötünün karşısındaymış gibi durup ses çıkarmayan, sessiz kalan "kötülük destekçileri"dir.


#14Ocak öncesinde bir gazeteci köpekleri kurtarmak için sahada olan bizlerin çabasını İkinci Dünya Savaşı'nda "kurtarmak için çocuklarından birini seçmek zorunda bırakılan anneler"e benzetmişti. O kadar ağır, acıydı yaşadığımız. Nasıl ki İkinci Dünya Savaşı'nda olanları unutmuyorsak, kendi adıma ben de #14OcakKatliamı'nda olanları, bu katliama sessiz kalanları asla unutmayacak, yaşadığım müddetçe unutturmayacak, affetmeyeceğim.


Kötülüğe karşı ses çıkarmak size bir şey kaybettirmez. Ama belki hayvana uzanacak, fark yaratabilecek bir ele ulaşır.


"Çok geçmeden Sivriada’nın burunlarından birinin açığından geçtik. O anda da köpek havlamaları duyulmaya başladı. Yüz değil, bin değil, sayılamayacak kadar çoktular! Kıyıdaki çakıllı kumsal üzerinde birbirlerini ezercesine itişip kakışarak koşuşuyorlar, etlerinden et kopartılıyormuş gibi havlıyor, uluyor, haykırıyorlardı!


“Az sonra rüzgârla birlikte burnumuza dayanılması imkânsız pis bir koku geldi. Daha doğrusu kendimizi bu kokunun içinde bulduk. Kitleler halinde ölen köpeklerin kokuşmaya başlayan cesetlerinin kokusuydu bu! Dediklerine göre adada bekçiler vardı ve bu köpeklerle bir arada yaşıyorlardı. Adamlar ölen köpekleri kireç kuyularına atıyorlardı ama yine de bu pis kokuya engel olunamıyordu."


Yukarıdaki alıntı, aşağıdaki yazı ve linkler Sivil Sayfalar sitesinden alıntıdır.


8 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Mama lobisi

Yazı: Blog2_Post
bottom of page