top of page
Ara
  • Yazarın fotoğrafıEngelli Hayvanlar

Mama lobisi

2009 yılında başladım hayvanlarla çalışmaya. O zaman ne bugünkü gibi internet var ne mama siteleri ne de dayanışma platformları. Etrafınızda kaç kişi varsa, o kadarsınız.


Üniversiteden mezun olup yayınevinde çalışmaya başladığımda ilk özel bireysel emeklilik başvurumu yapmıştım. Kendim ödüyordum. "Aferin"di bana. Ama devam ettiremedim. Neden? Orman beslemesi sırasında bulduğumuz, kurtardığımız hayvanların ödemelerine yetişemedik. Geçici ev yeterince yoktu; benim gibi birkaç kişi kelimenin tam anlamıyla "battık".


Nokta'yı Bolluca'da ormanda bulmuştuk besleme sırasında. Henüz birkaç aylıktı. Kısırlaştırılmış ve karnında dikişleriyle atılmıştı. Distemper çıktı. 6 hafta yaşatabildim.


Nokta'nın ve diğer kurtarıların ödemesi için bireysel emekliliğimi bozdum.


Felçler, körler, sağırlar, kırık ameliyatları. Haftalık 1 tona yakın çorbalık alımları. Paparalar. Hepsini birkaç kişi biz ödedik.


Haftasonları yaşıtlarımız gezerken, biz birkaç kişi anlaştığımız soğuk depolu tavuk kamyonuyla 1 tona yakın çorbalık dağıtırdık ormanda. Yanında dev çöp kovaları dolusu papara. Hafta içi toplardık ne bulabilirsek. Bayat ekmek, poğaça. Ve suyunu kullanabileceğimiz ne alabilirsek kasaplardan.


Eminönü'nden balıkçı çizmeleri almıştık ormanda çamurda giyebilmek için.


Benim için insana dair kötünün bir üst sınırının, çıtasının olmadığını öğrendiğim yerdir orman beslemesi.


O yüzden belki de derneğe gelen her bağış, her kuruş müthiş değerlidir miktarından bağımsız olarak. Ve yine o yüzden belki mama markasıyla yardım isteyenlerden hep uzak dururum. Bizim böyle bir lüksümüz hiç olmadı çünkü. Yardım yardımdır. Belki gönderebilenin gücü ona yetmiştir. Seçmek, "Bu olmasın, şu olsun" demek olur mu? Biz bayat ekmekleri sütle, kemik suyuyla yumuşatmak zorundaydık haftada 1 gün doysun onlarca, yüzlerce köpek diye.


Kuyruk yağı çok pahalıydı ama ormanda sığınacak yerleri olmayan köpekleri donmaktan korurdu. Çorbalıkların içine doldururduk. Yavrulara, yaşlılara, hastalara az fazla.


Kuru mama veremezdik pek çünkü hem azdı, bugünkü kadar çeşit yoktu hem de yağmur yağdığı anda kuru mama giderdi, yiyemezlerdi. Ama kemik, gömdükleri yemekleriydi.


En zoru kurtaramayacağımızı bildiğimizi, gördüğümüzü orada bırakmak zorunda kalmaktı. Onlarcasını beslemek için ölecek olanı bırakmak zorundaydık. Doğru muydu? Halen emin değilim.


Ben beslemeye gittiğimde arkadaşlardan biri ya da ikisi gelip evdeki çocuklarla kalırdı; çünkü benim evim o zaman da engelli ve hasta hayvan doluydu. Beslemeden gelir, evdekilere bir şey bulaştırmamak için apartman içinde, kapıda soyunurdum.


Boynumdaki 2 fıtık, ameliyatlı bir elim, ameliyat bekleyen diğer el bileğim o zamanlar taşıdığımız ağır papara kovalarından, hasta köpeklerden kalma.


Yetemedik. Deniz yıldızı hikâyesi ancak ve sadece bu hissi iliklerine kadar hissetmeyenler için geçerli bence. Benim için, benim gibiler için yetersizlik, çaresizlik hissini aşabilen bir artı değer yok.


"Mama lobisi" diye bir şey uydurmuşlar şimdi. Hayvandan rant kazanan çok var, yalan değil. Veterinerler de var, hayvan kurtaranlar (!) da var. Çürük elmalar onlar sepetteki. Ama bizim de sayımız az değil. Keşke bir mama lobisi olsa, olsa da o lobiden kazandığımız çok paralarla ormanlara, otoyol kenarlarına, barınaklara gidebilsek. "Patlayana kadar yiyin çocuklar" diyebilsek. "Gömmenize, saklamanıza gerek yok" diyebilsek.


Ben varım.


Resim: Nokta.




32 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
Yazı: Blog2_Post
bottom of page