top of page
Ara

Köpekler ve canlı müzik

"Bu dersi üniversite mektebinde bile öğrenemezdin. Sokak köpeklerine selam vermek, adam olmaya çeyrek var demektir."

- Sadri Alışık, Avare, 1964, Semih Evin.


Sokak köpeklerine olan nefret devam ederken şimdi canlı müziğe karşı bir nefret söylemi başladı.


Aslında biraz dikkatli bakarsanız, meselenin ne köpek ne de müzik olmadığını görürsünüz.


Evinde bir hayvanı olan, sokaktaki hayvana arkasını dönmeyen insanlar genelde duygusal zekâsı yüksek, çıkar gözetmeksizin yapabileceği bir şey varsa elini taşın altına koyan insanlardır. Evini, hayatını, şu dönemde parasını bir başka canlıya açabilen, paylaşabilen insanlardır. İş-ev-çocuk üçgeninde boğulmak yerine kendilerine bir “yaşam alanı” kurabilmiş insanlardır.


Müzisyenler, sanatçılar diyeyim, yine duygusal zekâsı yüksek, birçoğu müthiş gözlem yeteneği olan kişilerdir. Görürler, duyarlar, hissederler ve onu bambaşka bir şekilde yansıtırlar; öyle ki izlerken, dinlerken içiniz açılır. Canlı müzik yapmak da dinlemek de bir paylaşımdır; ortak bir noktada –şarkıda- buluşmaktır. Aşktır, sevgidir.


Benim için sokak köpeklerini beslemek gibi canlı müzik dinlemek. Aşk var ortada, paylaşım var. Sevgi var. Dostluk var. Çıkar yok. 5 dakika sonrasının hesabı yok. Yarının iş planı yok. Sadece “o an” var.


Şimdi anlıyor musunuz neden hem köpeklere hem müziğe düşmanlar? Aslında köpeklere de müzik de bahane. İstenmeyen, önlenmeye çalışılan şey birliktelik, dostluk, keyif, mutluluk, aşk. Müdahale edilen, ötekileştirilmeye çalışılan ise sevgiye, paylaşıma dayalı yaşam tarzı.

#14Ocak asla bir kedi-köpek meselesi değil, dedim hep. Hâlâ da diyorum. Kendinden olmayana müdahale, dayatma, “normlaştırılan”ın dışına itme meselesi.


Bugün köpekler ve müzik; yarın sıra hangimize gelecek?

10 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Mama lobisi

Yazı: Blog2_Post
bottom of page